Ana içeriğe atla

GİDENLERİN ARDINDAN





HASRETİN ADI: SEN

Mevsimlerden hüzün,

Günlerden sensizliğin ertesi,

Havada hafif bir çilek kokusu…

Bahar sanki sen kokuyor, seni solukluyor. Esen ılık rüzgar senin kokunu getiriyor.

Yokluğunda günleri sayıyorum, her bir güne, binlerce hece, hasret yüklüyorum.

Sen yokken biraz umut biriktirdim geleceğe dair, biraz da hüzün; koca bir sessizlik…

Sen yokken rüzgarlara söz verdim;  kokunu unutmamak için. Esen rüzgarlarla, her nefeste, seni içime çekmek için. Kuşlara söz verdim, bizim şarkımızı birlikte söyleyeceğimiz günü beklemek için.

Seninle başladı her şey; hayatı seninle yudumladım, içimdeki kuşlar özgürlüğün tadını seninle yakaladılar. Gece mehtabım oldun yolumu aydınlatan, gündüz güneşim oldun içimi ısıtan. Bir “iz” oldun benliğime, ben nereye gitsem benimle var olan.

Şimdi sensizliği solukluyor benliğim, kuşlarımın kanatları kırıldı. Uçmak için çırpınışları nafile, sonuç vermiyor. Gecenin karanlığında, kuşlarımın kanatlarında yıldızları topluyorum birer birer. Her birinde adın saklı, sevdan saklı, sensizliğin hüznü saklı.

Ne güzel sevdin beni, ne güzel sevdim seni. Kuşlarımın kırık kanatlarında bu sevişlerimiz gizli. Aldığım her solukta senin adın gizli. Aynada yansıyan yüzümde senin bakışların gizli.

Seninleyken tüm korkularım dağılırdı. Kayboluşlarım, kendimden kaçışlarım, sana sarılırdı tüm duygularım.  İçimdeki aldığım yolun son durağı seninle son olurdu.

 Yokluğunda canımı yakan, içimi kıymık gibi acıtan, kor ateşlerde yanan yüreğimi kim saracak? Sensizliğin yaktığı ateş hasretinle soluyacak, gün geçtikçe daha da artacak ve ben o ateşlerde yanacağım. Bir avuç kor olup senin gönül dünyana dalacağım.

Bugün yine yokluğundayım. Sen zemheri ayazını yaşarken orada; ben cehennem sıcağında içten içe kavrulmaktayım.

Yokluğunda yangınlardayım. Küllenmiş bütün duygularım. Yaşadığım her an bir kasırga misali savuruyor bütün küllerimi.

Yokluğunda isyanlardayım. Duygularım firarda. Sensizliğin girdabında savrulmaktayım. Yoksun; birlikte ıslanmadığımız yağmurun tadı yok. Bir yanlışlık var gidişinde; seninle birlikte dökmediğim gözyaşının anlamı yok. Üşüyorum; çünkü sıcaklığın yok.

Hayat seninle güzeldi. Geçmişin anılarında gezinmek, geleceğe dair anıları türkülerde dillendirmek seninle güzeldi. Her şey seninle mutluydu. Ocakta demlenen çay, sabahları bir yudum kahve, duvardaki saattin tik tak sesleri. Yaşamak seninle güzeldi.

Geceleri bekliyor rüyalarım. Ya ben geleyim, ya sen gel. Usulca yanına sokulayım. Ölümü beklerken güzelleşirmiş hayat. Ben seni beklerken, son nefesimi almaktayım.

Bir gün geleceksin. Günlerim, saatlerim, dakikalarım şenlenecek. Bir sonbahar yağmuru gibi ağlayan içim, başka baharların müjdesini verecek.

Bir gün geleceksin.  Gidişinle içimde oluşan boşluk yerini sana teslim edecek. Hücrelerimin, çölün suya çektiği hasret gibi, sana olan hasreti bitecek.

Bir kelebek olsam. Gelip konsam yüreğine. Kimse görmese, bir sen bilsen geldiğimi. Aynen sana olan sevgimi bildiğin gibi.

Seninle sevdim ben, seninle sevildim. Senin sevginle büyülendim. Senin sevginle sevginin sırrına erdim. Ben içinde kaybolduğum bu hayatı, senin sevginle sevdim.

Şimdi uzaklardasın. Ben de kalan bir sen, bir de içimi yakan sevdan. Yokluğunda yaşıyorum seni. Dilimde sen. Gecelerim sana müştak. “Sen “ ol istiyor dualarım; dilimden dökülen her bir dua seni heceliyor, sensiz nefes alamıyorum.

Özlemini dindiremeyince yüreğim, gözlerimi kapatıyorum. Hayalinle avunuyor ruhum, sanki bir çölün ortasında sevdasını arayan mecnunum.

Artık gel. Günüm ol, gündüzüm ol. Karanlık gecelerimin mehtabı ol.

Gel artık. Yokluğunda değil, gözlerinde kaybolayım. Sensizliğinde değil, sevginde yanayım. Gel artık. Hasretini anlatmaya yetmeyen kelimeler seni yazsın. Adını yazsın kuşların söylediği şarkılara, baharda açan yaprağa, yağmurdan sonra çıkan gökkuşağına.

Gel ki meltem rüzgarları essin gönlümde. Yokluğunda en uzun yolculuğuna çıktım içimin. Gel ki bitsin bu bekleyişim, bu kendime gidişlerim.

Gel artık. An bile unutmadım seni.

Bir nefes kadar yakınsın, her zaman aklımdasın.

 

 

 

.

 


Yorumlar

  1. Emeğimize sağlık. Çok güzel bir yorum katmışsınız. Derinden gelen bir ses ve özgünlük ile muhteşem bir son....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. https://www.youtube.com/channel/UCsluh_7MVNjHESZmjQSNkEg?view_as=subscriber

      Sil
  2. Tebrik ederim harika bir yazi olmus

    YanıtlaSil
  3. Gelen gider, giden gelmez...
    Bu bir sır...

    YanıtlaSil
  4. Sanki benim için yazılmış😌

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuyan herkesin kendisine bir yol bulması ne güzel

      Sil
  5. Guzel bir yazi tebrik ederim.

    YanıtlaSil
  6. Harika bir yazı. İnsan kendini buluyor içinde....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir yazi icin,
      Ne güzel her gönüle girebilmek
      Her gönülde kendine yer bulabilmek

      Sil
  7. Yazınız çok güzel kaleminize sağlık :)

    YanıtlaSil
  8. Bir nefeste okuttu kendini gidip yaşamış kadar olduk..🙏👍

    YanıtlaSil
  9. Çok anlamlı ve edebi Satırlar için çok teşekkür ederim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

NELER ÇEKTİĞİMİ, NEREDEN BİLECEKSİNİZ?

  VİCDANIM NEREDESİN? Siz benim neler çektiğimi, nereden bileceksiniz! Dilindeki bu satırlar yüreğini yakarken, elleri paltosunun cebinde, başı yerde yürüyordu. Hava soğuktu, belki de değildi de O üşüyordu. Elleri terlemiş miydi, yoksa yıkadıktan sonra kurulamamış mıydı? Ama evden çıkmadan yıkamıştı. Uzun zamandır yürüyordu. Çoktan kurumuş olmalıydı. Soğuktu, üşümüyordu, elleri terliyordu. Kimse Onun ne çektiğini bilmiyordu. İhanetin bedeli bu muydu? Yoruldum, çok yoruldum. Siz benim neler çektiğimi, Nereden bileceksiniz Bir şarkı duydu, dilinde dolanan cümleye ait. Sesin geldiği yeri aradı gözleriyle. Kim söylüyordu? Yakında bir yerlerde cafe mi vardı ya da eğlence merkezi? Oradan geliyor olmalıydı ses. Bakındı. Fakat önünde uzayıp giden yol boyunca bir kaç bahçeli ev dışında bina yoktu. " Evlerden birinden geliyor olabilir mi bu ses?" diye düşündü. Geride kalan evin bahçe duvarının önüne geldi, dinledi. Ses seda yoktu. Yürümeye devam etti. Yürürken ses...

Antika İskemleler

Antika İskemleler   ANTİKA İSKEMLELER Hatırlar mısınız? Eskiden, oturduğunuz mahalleye biri gelip adres sorsa, adresi tarif etmek yerine,   kişiyi alır sorduğu adrese kadar götürürdük. Hem herkes birbirini tanır hem gelen yabancı zorluk çekmesin diye uğraşılırdı. Tabi adres sorulduğu anda içilen çaydan, yenilen pastadan mutlaka ikram edilir hatta ısrar edilirdi. Yanımızdan bir ambulans geçse tanımadığımız hasta için dua etmeye başlar, şifalar dilerdik. Günler geçti; dünya ile birlikte bizler de büyüdük. Globalleşen dünya düzeninde birçok değerlerimizi yitirdik. Çok değiştik. Bir firmada genel müdür olarak görev yapan değerli bir girişimcinin” İKNACI”   adlı kitabını baskıya girmeden önce okuma fırsatı yakaladım. Kitapta denk geldiğim bir hikâye ilk bakışta ikna ile alakası yok gibi gözükse de usta bir dokunuşla konunun özüne bağlanmış. Ama ben “Antika İskemleler” hikâyesini okuduğum zaman kaybettiğimiz ve her geçen gün daha çok hasret çektiğimiz değer yargılarımız...